26 Haziran 2007 Salı
Bu kumaşlar serin tutuyor
Mevsim normalleri üzerinde seyreden hava sıcaklığının iç ve dış giyimdeki tercihlere de yön verdiği, son dönemlerde serin tutma özelliğiyle bilinen başta ''bambu'' kumaş başta olmak üzere, tencel, thermolite ve coolmax türü kumaşların rağbet gördüğü bildirildi...
20 Haziran 2007 Çarşamba
KENE DIKKAT!!!!!
Değerli arkadaşlar
Kene vücunuza yapıştığı zaman sıvı sabunlu pamuk tarafından kaplanması ile kenenin kendiliğinde sizi bırakacağını öneren mail dolaşmaktadır.BU SON DERECE TEHLİKELİ VE YANLIŞTIR.O KİŞİNİN HAYATINA MAL OLABİLİR.
Çünkü kimyasal bir madde ile temas eden ve strese giren kene tüm zararlı ifrazatını vücunuza boşaltacaktır. Kenenin hastalık mikrobunu size bulaştırabilmesi içi en az 10 saat vücudunuzda kan emer şekilde durması gereklidir.O yüzden usulune uygun çıkarmayı bilmiyorsanız en yakın sağlık kuruluşuna başvurup bir doktor tarafından çıkarılmasını sağlayınız.
Bu kadar önemli bir konuda Sağlık profosyonellerinin önerileri dışındaki öneri ve uyarı mailerine itibar etmemeniz sizin için daha sağlıklı olacaktır.
Dr.Beyhan Işık
Kene vücunuza yapıştığı zaman sıvı sabunlu pamuk tarafından kaplanması ile kenenin kendiliğinde sizi bırakacağını öneren mail dolaşmaktadır.BU SON DERECE TEHLİKELİ VE YANLIŞTIR.O KİŞİNİN HAYATINA MAL OLABİLİR.
Çünkü kimyasal bir madde ile temas eden ve strese giren kene tüm zararlı ifrazatını vücunuza boşaltacaktır. Kenenin hastalık mikrobunu size bulaştırabilmesi içi en az 10 saat vücudunuzda kan emer şekilde durması gereklidir.O yüzden usulune uygun çıkarmayı bilmiyorsanız en yakın sağlık kuruluşuna başvurup bir doktor tarafından çıkarılmasını sağlayınız.
Bu kadar önemli bir konuda Sağlık profosyonellerinin önerileri dışındaki öneri ve uyarı mailerine itibar etmemeniz sizin için daha sağlıklı olacaktır.
Dr.Beyhan Işık
Belini ölç sağlığını gör
Herkes kilo vermek istiyor ancak bu uğurda hem sağlık, hem zaman, hem de para kaybediliyor. Oysa zayıflamak sanıldığından daha kolay olabilir. Bunun için Prof. Dr. Mehmet Öz'e kulak vermek gerekiyor.
Ona göre önemli olan bel çevresi ölçüsü. İdeal durumda olup olmadığınızı öğrenmekse kolay. Boyunuzu ölçüp ikiye bölün. Sonra da göbek deliğinin üstünden belinizi ölçün. Eğer bel ölçünüz, boyunuzun yarısından yüksek çıkıyorsa tehlike çanları çalıyor demektir.
Öz'ün bu ve buna benzer çok sayıda pratik önerisi var kilo vermeye dair. 'Bilinçli Beslenme, Sağlık ve Siz' konferansı için New York Presbyterian Hastanesi'nin ünlü doktorları Prof. Dr. Mehmet Öz, Doç. Dr. Özgen Doğan ve Doç. Dr. Selim Acarsoy ve İntermed'den Dr. Hasan İnsel bir araya geldi. Konferansta söz alan Mehmet Öz diyetle ilgili yapılan hatalar ve uyulması gereken kurallara dikkat çekti:
Yemeyi otomatikleştirmek için günde bir öğünü değiştirin, aynı yiyecekleri farklı öğünlerde alın.
Sürekli tok hissetmek için gün boyunca yiyin.
Yiyecek etiketlerini inceleyin. Yüksek fruktoz mısır şurubu kullanılmış veya porsiyon başı 5 mg' den fazla basit şeker, zenginleştirilmiş un veya doymuş yağ içeren yiyeceklerden uzak durun.
Doyma sinyalinin beyninizden midenize gitmesine izin vermek için, öğünden az önce biraz sağlıklı yağ yiyin (bir avuç kuruyemiş gibi).
Öğleden sonraki açlık duygusunu bastırmak için sabahları lif yiyin.
Yeşil çay, omega 3 yağ asidi (balık ve cevizden), kahve ve sebze obezlik etkisine karşı durur.
Bel kontrolünde kırmızı biber ve tarçın etkili.
Yemekten önce bir-iki bardak su için. Açlık sinyali algıladığınız susuzluk sinyali olabilir.
Açlığınızı bastıracak acil durum yiyecekleri el altında bulunsun (havuç, elma, nane şekeri gibi).
Açlığınızı 1'le 7 arasında değerlendirin. Sürekli 3'le 4 arasında kalmaya çalışın.
Öğünlerinizde 20 cm.'lik tabak kullanın. Daha küçük tabak, daha az porsiyon demektir.
Yürüyüş en iyi spor. Günde yarım saat yürüyün ve üst kısım için de hafif ağırlık çalışın.
Görünmez sandalye egzersizi: Sırtınızı duvara dayayıp sandalyeye oturur gibi havada oturun, avuçlarınızı dizlerinize dayayın.
Topukları dizlerin tam altında, 90 derecelik açıyla tutun, başınızı duvara dayayın. Bu şekilde uzun süre durun. Örneğin asansördeyken de belinizde sıkı bir kemer varmış gibi karnınızı içeri çekin ve kalçalarınızı sıkın.
Siyasi partiler ve ekonomi programları
Bu seçimlerde ekonomi gündemde değil. Gündemi cumhurbaşkanı seçimi, terör ve laisizm gibi konular işgal ediyor. Ancak bu konularla halkın dar gelirli olan geniş kesimi pek ilgilenmiyor.
Onları öncelikle ekonomik refah düzeyi ilgilendiriyor. Hal böyle olunca, sıkıntısı olan dar gelirli kesimin oyuna talip olan alternatif bir muhalif parti görünmüyor. Yani AKP iktidarı henüz tehdit altında değil.
Terör nedeniyle MHP'nin bir yükseliş yaşayacağına kuşku yok. Güçlü laisizm saikiyle CHP'nin de apartman dairelerinde oturanlardan desteği artacaktır. Ancak DP ortada kalmış görünüyor. Çünkü herhangi bir belirgin mesajları bulunmuyor.
Oysa ekonomide ciddi sorunlar var. İşsizlik 4 yıl boyunca azaltılamadı. Çiftçi bu yıl göreli olarak daha iyi fiyatlar bulmasına rağmen üretim düşmüş durumda. Makroekonomik dengelere gelince...
Temel olarak iki sorun var. Biri malum cari açık, diğeri de henüz farkına vardığımız kamu açığı. Cari açık konusunda muhalefet partilerinin hemen hepsi kaygı dile getiriyor. CHP, MHP ve DP bu açığın daha rekabetçi bir kurla ihracatın artırılmasıyla aşılacağını savunuyor. Bu doğru bir yargı olsa da somut çözümler içermiyor.
Mali disiplinin gevşemesi
Muhalefet partilerinin anlaştığı bir diğer konu ise mali disiplin.. DP de dahil olmak üzere, tüm muhalif partiler milli gelirin yüzde 6.5'i olan faiz dışı fazla hedefini artık gereksiz buluyor. Bunu azaltarak yüzde 3 ya da yüzde 3.5 gibi bir orana düşürmeyi tasarlıyorlar. Oysa bu son derece mahzurlu.
Çünkü kamu mali dengeleri 2007 yılında bozulmaya başladı. Tam bu eşikte Ben gelirsem daha da bozarım demenin bir anlamı yok. Mali piyasaların muhalif partilerden ürkmesinin belki de (temel olmasa da) bir nedeni bu.
Ekonomik dengelerde faizlerin aşırı yüksek olmasından şikâyet ediliyor. Oysa sıkı para politikası sürerken mali disiplinin gevşetilmesi faizleri daha da tırmandırabilir. Sıcak para içeri gelse de çok daha ürkek davranacaktır.
İktidar partisi kamu maliyesinde disiplini elden kaçırmasına rağmen, hiçbir taviz vermeyeceklerini söylüyor. Yani açıkça, piyasaları aldatmaya çalışıyor. Ancak ne yazıktır ki piyasalar buna aldanıyor ya da aldırmıyor. Çünkü piyasalar AKP'nin tek başına iktidarının makro dengeler için son derece sağlıklı olacağını düşünüyor.
Yanlış öneriler
Mevcut hükümet her iki açık konusunda da yanlış politikaları uygulamasına rağmen, muhalefet partileri daha kötü bir doğrultuyu gösteriyor. Bu da bizi umutsuzluğa itiyor. Tarım kesiminde yaşanan kuraklık, girdi pahalılığı ve düşük kur nedeniyle ürün fiyatının ucuz kalması karşısında partiler somut çözümleri ortaya koymuyor.
İhracat artsa da giderek dış rekabette zorlanan sanayi kesiminin yeniden yapılanması konusunda söylenen bir şey yok.
Elbette (TÜSİAD'ın dediğinin aksine ama) işadamı Ferit Şahenk'in dediği gibi terör ekonomik kaygılardan önemlidir. Ancak bu ekonomik konuların göz ardı edilmesini gerektirmiyor. Çünkü hükümetin en başarılı olduğu sanılan büyüme çok maliyetli.
İşsizliği azaltmadığı gibi ortaya koca bir cari açık çıkarıyor. Kaldı ki enflasyon da düşmüyor. Bu sefer hem enflasyonu, hem de dış açığı düşürmek için büyüme frenleniyor. Yani kapıda bizi daha yüksek işsizlik bekliyor.
Doğru politikalarla ortaya çıkılsa halk sıkıntısını sandıkta gösterecektir.
Hurşit GÜNEŞ / MİLLİYET
hgunes@milliyet.com.tr
18 Haziran 2007 Pazartesi
Anxiety at the Internet Cafe
As I wrote in a blog posting last week, I had to log on a few times during my vacation. Part of that Internet use involved checking my Gmail account--and anytime you're logging on from a strange computer, you have to worry if the computer isn't logging any passwords.
It's not that Web-cafe operators are out to steal their customers' identities. But you can't assume that they're all adept at securing their machines from other people's malware.
One way to be sure no evil software is afoot is to run only your own, by booting the machine off a Linux CD. But many Internet cafes don't allow that. You may not even able to plug in a USB key to run your own Web browser (and, say, avoid having to puzzle your way through a Chinese-language version of Internet Explorer).
What I did instead was to try out a technique I learned about from a post at the Lifehacker blog last year: Type a character or two of a password, then click elsewhere in the browser and type a random character or two before clicking back in the password field to type the next character, repeating this exercise until the entire password has been entered. (That post, in turn, linked back to a two-page paper [PDF] by two Microsoft researchers.)
This way, any program recording each tap of the keyboard would see a lengthy string of real and junk characters unless it also tracked cursor position and focus. But why would the hypothetical criminal bother going to that effort when enough other people will type in passwords without obscuring them?
Put it this way: You don't need a great car alarm if you avoid leaving valuables visible in your car while other vehicles on the same block have cell phones and iPods left on back seats.
(Just to be sure, though, I changed the Gmail password when I got home.)
Got any other suggestions on how to log on securely far from home? Please share in the comments!
It's not that Web-cafe operators are out to steal their customers' identities. But you can't assume that they're all adept at securing their machines from other people's malware.
One way to be sure no evil software is afoot is to run only your own, by booting the machine off a Linux CD. But many Internet cafes don't allow that. You may not even able to plug in a USB key to run your own Web browser (and, say, avoid having to puzzle your way through a Chinese-language version of Internet Explorer).
What I did instead was to try out a technique I learned about from a post at the Lifehacker blog last year: Type a character or two of a password, then click elsewhere in the browser and type a random character or two before clicking back in the password field to type the next character, repeating this exercise until the entire password has been entered. (That post, in turn, linked back to a two-page paper [PDF] by two Microsoft researchers.)
This way, any program recording each tap of the keyboard would see a lengthy string of real and junk characters unless it also tracked cursor position and focus. But why would the hypothetical criminal bother going to that effort when enough other people will type in passwords without obscuring them?
Put it this way: You don't need a great car alarm if you avoid leaving valuables visible in your car while other vehicles on the same block have cell phones and iPods left on back seats.
(Just to be sure, though, I changed the Gmail password when I got home.)
Got any other suggestions on how to log on securely far from home? Please share in the comments!
15 Haziran 2007 Cuma
14 Haziran 2007 Perşembe
Harmful effect of television on the school results
L from now on is proven that a 14 year old child who spends more than one hour per day in front of the television runs a greater risk of school failure than those which look at it less longer, concludes an American epidemiologic study published in May by the newspaper Archives of Pediatrics & Adolescent Medicine.
This investigation, quoted by the national Union of family associations (UNAF), made it possible to measure the effect of television on the school success, independently of the social standing or educational of the families, or the former problems of training or memory of the children. Thus, a teenager who more than looks at the divided television three hours per day by two his chances to follow higher studies, compared to those which look at it less than one hour.
The researchers could check, in addition, that it is well the televisual consumption which cause problems of attention, and not the reverse. In France, the duration in front of television is, since the beginning of the year, in rise in the old children from 4 to 14 years (+ 8 minutes per day). It is established at two hours twenty per day.
FROM LE MONDE.FR
This investigation, quoted by the national Union of family associations (UNAF), made it possible to measure the effect of television on the school success, independently of the social standing or educational of the families, or the former problems of training or memory of the children. Thus, a teenager who more than looks at the divided television three hours per day by two his chances to follow higher studies, compared to those which look at it less than one hour.
The researchers could check, in addition, that it is well the televisual consumption which cause problems of attention, and not the reverse. In France, the duration in front of television is, since the beginning of the year, in rise in the old children from 4 to 14 years (+ 8 minutes per day). It is established at two hours twenty per day.
FROM LE MONDE.FR
12 Haziran 2007 Salı
788 Dünya Mirası
Bu dünya turu bedava!
Bir yolculuk düşleyin... Asya'dan Avrupa'ya, Afrika’dan Amerika kıtasına. Seyir defterini dilediğiniz gibi dolduracağınız, sınırları olmayan bir yolculuk. Focus ekibi olarak bu düşle harekete geçtik. Birbirimize sorduğumuz soru çok basitti: "Bedava bir gezi hakkın olsa ilk önce nereleri görmek isterdin?" Avustralya Büyük Mercan Seti, Latin Amerika’nın barok katedralleri, Mısır piramitleri, Prag sokakları, Madagaskar’ın el değmemiş kumsalları, dünya üzerindeki kültür ve doğa mirası alanları... Cevaplar bir bir sıralandı.
Dünya mirası, bizlere geçmişten taşınan, bugün sahip olduğumuz ve gelecek kuşaklara aktaracağımız bir değer. Bu mirası özel kılan, gezegenimizde yaşayan her bireyin bunlar üzerinde hak sahibi olması. Focus olarak, hepimize ait bu alanları sizlere bir kez daha hatırlatmak istedik. UNESCO, dünya mirası kabul edilebilecek alanların tanımını, sınıflandırmasını yapıyor ve korunması için gerekli programları yürütüyor. Günümüzde Dünya Mirası sınıflandırmasına giren 788 nokta var. Bunların 611'i kültürel, 154'ü doğal ve 23'ü de karışık alanlar şeklinde belirlenmiş durumda
10 Haziran 2007 Pazar
Seçiminizi yapın...
A woman practices yoga at sunset on the island of Maui.
Spor, vücudu terbiye etmenin en etkili yolu... Ancak, bilinçsiz yöntemlerle bedene zarar vermemek için belirli kriterlerin iyi bilinmesi gerekiyor.
Eğer ünlü Amerikalı sinema oyuncusu Arnold Schwartzenegger gibi bir vücuda sahip olmak istiyorsanız, yapacağınız bir tek şey var. Tam teşekküllü bir "body building" salonuna kaydolmak... Konsantrasyon yeteneğinizi artırmak istemeniz de mümkün. Bir eskrim ya da karate kulübüne üye olmaya ne dersiniz?
Belinizde küçük de olsa bazı sorunlar yaşıyorsunuz. Tenis ve sörf gibi etkinliklerden kesinlikle kaçınıp, yüzmeyi ve kano sporunu deneyin. Kısacası spor, insan sağlığını güçlendiren bir gerçek! Ancak hemen belirtelim ki, spor var sporcuk var. Nasıl mideniz kazındığı zaman aspirin bir şeye yaramıyorsa, kan dolaşımını dengelemek için de eskrim sporuna gerek yok.
Hayattaki en büyük tutkunuz estetik kaygılar, başka bir deyişle gösterişli bir vücuda sahip olmak ise, kesinlikle boşa zaman harcamayın. Hemen bir "body building" salonuna kaydolmalısınız. Burada, birtakım aletlerin ve ciddi bir program uygulayan antrenörlerin yardımıyla kısa sürede kas yapınızı güzelleştirmeniz mümkün. Body building alanında ilk olumlu işaretler, genellikle 6. ayın sonlarına doğru alınıyor. Ancak bunun için, haftada en az 3 kez antrenman yapmak ve protein açısından zengin bir beslenme rejimi uygulamak gerekiyor.
Böylece, kilo almadan kasları güçlendirmek mümkün olabiliyor. Ama, güzel ve gösterişli bir vücuda sahip olmak için dört duvar arasına kapanmak hoşunuza gitmiyorsa, jimnastik salonlarında elde edilecek sonuca, çok büyük bir rahatlıkla kano sporu yapılarak da ulaşılabilir. Bu arada, bazı sportif etkinliklerin de bazı kas yapılarına iyi geldiğini vurgulayalım. Örneğin yüzme, sörf ve sutopu, özellikle omuz ve kol kaslarının gelişimi için ideal sporlar. Bacak kasları için de voleybol, paten, eltopu ve kaykay.
Eğer hedefiniz kaslarınızı şişirmek değil de, vücut direncinizi artırmak ve böylece yorgunluğa karşı daha güçlü hale gelmek ise, uzmanlar bisiklet, jogging ve yürüyüş kayağını öneriyorlar. Üstelik bu sporlar, hemen herkesin yapabileceği, maliyeti yüksek aksesuarlar gerektirmeyen spor etkinlikleri. Kuşkusuz, bu noktada hemen son teknoloji ürünü hafif bisikletlerle, klasik bisikletler arasındaki farkı vurgulamak gerekiyor. Bilim adamlarının araştırmalarına göre, yarış bisikletlerinin hafifliği amatörlere önemli bir avantaj sağlamıyor. Bu tür bisikletlerin, sadece ve sadece profesyonellerin direncini artırdığını vurguluyorlar. Öyle ise, herkesin satın alabileceği klasik bisikletler, amatörler için daha ideal.
Spor, vücudu terbiye etmenin en etkili yolu... Ancak, bilinçsiz yöntemlerle bedene zarar vermemek için belirli kriterlerin iyi bilinmesi gerekiyor.
Eğer ünlü Amerikalı sinema oyuncusu Arnold Schwartzenegger gibi bir vücuda sahip olmak istiyorsanız, yapacağınız bir tek şey var. Tam teşekküllü bir "body building" salonuna kaydolmak... Konsantrasyon yeteneğinizi artırmak istemeniz de mümkün. Bir eskrim ya da karate kulübüne üye olmaya ne dersiniz?
Belinizde küçük de olsa bazı sorunlar yaşıyorsunuz. Tenis ve sörf gibi etkinliklerden kesinlikle kaçınıp, yüzmeyi ve kano sporunu deneyin. Kısacası spor, insan sağlığını güçlendiren bir gerçek! Ancak hemen belirtelim ki, spor var sporcuk var. Nasıl mideniz kazındığı zaman aspirin bir şeye yaramıyorsa, kan dolaşımını dengelemek için de eskrim sporuna gerek yok.
Hayattaki en büyük tutkunuz estetik kaygılar, başka bir deyişle gösterişli bir vücuda sahip olmak ise, kesinlikle boşa zaman harcamayın. Hemen bir "body building" salonuna kaydolmalısınız. Burada, birtakım aletlerin ve ciddi bir program uygulayan antrenörlerin yardımıyla kısa sürede kas yapınızı güzelleştirmeniz mümkün. Body building alanında ilk olumlu işaretler, genellikle 6. ayın sonlarına doğru alınıyor. Ancak bunun için, haftada en az 3 kez antrenman yapmak ve protein açısından zengin bir beslenme rejimi uygulamak gerekiyor.
Böylece, kilo almadan kasları güçlendirmek mümkün olabiliyor. Ama, güzel ve gösterişli bir vücuda sahip olmak için dört duvar arasına kapanmak hoşunuza gitmiyorsa, jimnastik salonlarında elde edilecek sonuca, çok büyük bir rahatlıkla kano sporu yapılarak da ulaşılabilir. Bu arada, bazı sportif etkinliklerin de bazı kas yapılarına iyi geldiğini vurgulayalım. Örneğin yüzme, sörf ve sutopu, özellikle omuz ve kol kaslarının gelişimi için ideal sporlar. Bacak kasları için de voleybol, paten, eltopu ve kaykay.
Eğer hedefiniz kaslarınızı şişirmek değil de, vücut direncinizi artırmak ve böylece yorgunluğa karşı daha güçlü hale gelmek ise, uzmanlar bisiklet, jogging ve yürüyüş kayağını öneriyorlar. Üstelik bu sporlar, hemen herkesin yapabileceği, maliyeti yüksek aksesuarlar gerektirmeyen spor etkinlikleri. Kuşkusuz, bu noktada hemen son teknoloji ürünü hafif bisikletlerle, klasik bisikletler arasındaki farkı vurgulamak gerekiyor. Bilim adamlarının araştırmalarına göre, yarış bisikletlerinin hafifliği amatörlere önemli bir avantaj sağlamıyor. Bu tür bisikletlerin, sadece ve sadece profesyonellerin direncini artırdığını vurguluyorlar. Öyle ise, herkesin satın alabileceği klasik bisikletler, amatörler için daha ideal.
5 Haziran 2007 Salı
Google launches search translation service
Google has launched a test version of a translation tool that enables people to search the Internet in any of a dozen languages and have the results converted into their chosen tongue.
A beta version of Google’s “cross-language information retrieval” feature is online at http://translate.google.com/translate_t.
The service “in effect, will make the web universal,” Google vice president of engineering Udi Manber said while describing it to the press at the Internet search giant’s campus in Mountain View, California, last week.
“We have been working on translating all of the web to all languages,” Manber said. “The results are probably not perfect, but the information you want will be there.”
Google’s new software translates queries to perform multi-lingual searches of the Internet and then converts the results to a searcher’s language.
The languages included in the service are French, Arabic, English, German, Italian, Japanese, Korean, Portuguese, Russian, Spanish, and traditional and simplified Chinese.
The service is to eventually be expanded to include other languages.
“Here at Google, part of our mission is to make the world’s information universally accessible to our users, regardless of differences such as language,” the company said in a release.
“We are happy to announce the arrival of a new cross-language search feature that allows users across the world to find and view search results on foreign language web pages in their own native language.”
A beta version of Google’s “cross-language information retrieval” feature is online at http://translate.google.com/translate_t.
The service “in effect, will make the web universal,” Google vice president of engineering Udi Manber said while describing it to the press at the Internet search giant’s campus in Mountain View, California, last week.
“We have been working on translating all of the web to all languages,” Manber said. “The results are probably not perfect, but the information you want will be there.”
Google’s new software translates queries to perform multi-lingual searches of the Internet and then converts the results to a searcher’s language.
The languages included in the service are French, Arabic, English, German, Italian, Japanese, Korean, Portuguese, Russian, Spanish, and traditional and simplified Chinese.
The service is to eventually be expanded to include other languages.
“Here at Google, part of our mission is to make the world’s information universally accessible to our users, regardless of differences such as language,” the company said in a release.
“We are happy to announce the arrival of a new cross-language search feature that allows users across the world to find and view search results on foreign language web pages in their own native language.”
the eating game
I have been vegetarian for 3 years and I think that has improved my health. Since I am a bit of an environmental freak, I feel very good about my diet in the global sense. So here I thought I was being a good little environmentalist by eating organic produce and dairy and being a good citizen of the world by buying only fair trade coffee, chocolate and tea. That is until I starting reading "Plenty", a book about a young couple who decided to eat only local food for one year. They called it the "100 km diet". The disturbing statistic that I am hearing more and more these days is that food in the Turkey. travels an average 1500 km from farm to fork, which not only hurls multitudes of greenhouse gases into the atmosphere, but requires a tremendous amount of packaging and treatments to make the produce travel-ready. Even more disturbing, most of the traveling food is or could easily be grown locally and thus would support local farms which are disappearing at a staggering rate. So, now on top of all of my other self-imposed dietary restrictions I am beginning to exclude food that has traveled from several city away IF it can be found locally. Shopping locally is not as difficult as it sounds, especially in the warm months in İstanbul. There are farmers markets every day of the week from June to October. Here's an example week:
Monday: Migros
Tuesday: carefor
Wednesday: Pm
Thursday: Metro
Friday: small markets
Saturday: İem
Sunday: every wear
So, how does this local diet fit in with running? Well, according to all of the nutritional advice about peak performance, the best diet is one with lots of fruits, vegetables, low-fat dairy and whole grains. I'm convinced that I can get 80-90% of the foods I need at farmers markets. I may have to skip out on a clif bar and gatorade before a run, but I'll survive.
By the way, what about my two vices: coffee and wine??? Moderation. moderation. moderation.
Monday: Migros
Tuesday: carefor
Wednesday: Pm
Thursday: Metro
Friday: small markets
Saturday: İem
Sunday: every wear
So, how does this local diet fit in with running? Well, according to all of the nutritional advice about peak performance, the best diet is one with lots of fruits, vegetables, low-fat dairy and whole grains. I'm convinced that I can get 80-90% of the foods I need at farmers markets. I may have to skip out on a clif bar and gatorade before a run, but I'll survive.
By the way, what about my two vices: coffee and wine??? Moderation. moderation. moderation.
4 Haziran 2007 Pazartesi
ADRESS TO YOUTH
TURKISH YOUTH! Your first duty is to preserve and defend forever Turkish independence and the Turkish Republic.
This is the very foundation of your existence and your future. This foundation is your most precious treasure. In the future, too, there may be enemies both at home and abroad who may try to deprive you of this treasure. If one day you have to defend your independence and your Republic, you must perform your duty without regard for personal cost or the circumstances you are in. These circumstances may be extremely unfavourable. It may be that the enemies conspring against your independece and your Republic have won a victory unprecedented in the annals of world history. It may be that, through force and deception, all the fortresses of your beloved homeland are occupied, all its shipyards captured, all its armies dispersed and every part of your homeland invaded. What is more tragic and serious those who hold power in your country may be in error and misguided. They may even be traitors. Moreover, those in power may identify their personal interests with the political design of the invaders. The country may be improverished, ruined and exhausted.
Turkish Youth of the future! Even in such circumstances it is your duty to save Turkey's independences and the Turkish Republic. You will find the strength you need is already present in the noble blood that flows through your veins.
Mustafa Kemal ATATURK
This is the very foundation of your existence and your future. This foundation is your most precious treasure. In the future, too, there may be enemies both at home and abroad who may try to deprive you of this treasure. If one day you have to defend your independence and your Republic, you must perform your duty without regard for personal cost or the circumstances you are in. These circumstances may be extremely unfavourable. It may be that the enemies conspring against your independece and your Republic have won a victory unprecedented in the annals of world history. It may be that, through force and deception, all the fortresses of your beloved homeland are occupied, all its shipyards captured, all its armies dispersed and every part of your homeland invaded. What is more tragic and serious those who hold power in your country may be in error and misguided. They may even be traitors. Moreover, those in power may identify their personal interests with the political design of the invaders. The country may be improverished, ruined and exhausted.
Turkish Youth of the future! Even in such circumstances it is your duty to save Turkey's independences and the Turkish Republic. You will find the strength you need is already present in the noble blood that flows through your veins.
Mustafa Kemal ATATURK
3 Haziran 2007 Pazar
TEŞEKKÜRLER
SAYIN SITEME GIREN ARKADASLAR
25 MAYIS 2007 AÇMİŞ OLDUĞUM SITEMİ 31 MAYIS KADAR GIREN SAYISI 215 KİŞİ SAYISI OLMUŞTUR.İLGİNİZDEN DOLAYI TEŞEKKÜR EDERİM.
FARUK GOKCAY
25 MAYIS 2007 AÇMİŞ OLDUĞUM SITEMİ 31 MAYIS KADAR GIREN SAYISI 215 KİŞİ SAYISI OLMUŞTUR.İLGİNİZDEN DOLAYI TEŞEKKÜR EDERİM.
FARUK GOKCAY
1 Haziran 2007 Cuma
Ayaklarinizi sicak tutmanin kolay yolu
Laptop kullanıcıları laptoplarının ısınmasından şikayetçiler;ama bu haberi okuduktan sonra bu şikayetlerinden artık vazgeçeceklerdir sanırım.
Clement Eloy,laptopların bu ısı dezavantajını ,bir avantaja dönüştürmeyi başardı.Laptopunuz çalışırken ayaklarınızı laptopunuzun ısısıyla sıcak tutma imkanına sahip oluyorsunuz.Nasıl mı?
Yapmanız gereken tek şey;laptopa bir sistemle bağlı olan terlikleri giymek ve istediğiniz sıcaklığa ayarlamak! Böylelikle internette sörf yaparken üşüyen ayaklarınızın kolaylıkla ısınmasını sağlıyorsunuz.
Güzel bir düşüncenin ürünü..Ayaklarınızı sıcak tutmanın kolay yolu..
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)