Yabancı yatırımcılar
Son yıllarda sadece Türkiye'de değil, neredeyse tüm gelişmekte olan ülke piyasalarında önemli kazanç fırsatları oluşuyor. Risk almayı seven yabancı yatırımcılar, dışarıdan getirdikleri doları içeride bozdurup önce yerel para birimlerine çeviriyor, arkasından ülkenin borsasına yatırıyor veya devlet tahvili alıyor. Parasını belirli bir süre bu yatırım araçlarında tutan yatırımcı bozdurduktan sonra tekrar gidip dolar alıyor ve ülkesinin yolunu tutuyor. Böylece hem ülkedeki borsa veya faizin getirisinden yararlanıyor hem de düşen kurla birlikte dolardan da kar yazıyor. Nasıl mı? Örnekle anlatalım...
Yılbaşında Türkiye'ye yatırım yapmak isteyen bir yabancı yatırımcı 100 bin dolar getirip içeride bu parayı Türk lirasına çevirdi. O sırada kur 1.4155 seviyesindeydi ve yatırımcı 141.5 bin YTL'yi hesabına geçirip borsadan hisse aldı. Borsada endeks aynı dönemde 39 bin seviyesindeydi. Aradan dokuz aya yakın geçti ve yatırımcı dün itibariyle borsadaki hisselerini bozdurup Türkiye'den çıkma kararı aldı. Endeks dün 53 bin 561 puana yükselmişti ve yatırımcını parası aradan geçen dönemde YTL bazında 193.7 YTL'ye yükseldi. Bu parayı dünkü 1.2265'den dolara çevirdiğinde de eline tam 157.8 bin dolar geçti. Yani yatırımcı dolar bazında tam yüzde 57.8 kar elde etmiş oldu.
İTHALATÇILAR
Doların düşmesi ile birlikte dışarıdan mal getirip içeride YTL ile satanlar da önemli oranda gelir elde etti. Bir yandan maliyetleri devamlı düşerken, diğer yandan gelirleri sabit kaldı, hatta birçok üründe enflasyonla birlikte fiyatlar da arttı. Böylece genel hatlarıyla kar marjları yükselmiş oldu.
DOLAR KREDİSİ ÖDEYENLER
Yeni dönemin en çok kazananlarından biri de riske girip dolar kredisi kullananlar oldu. Her ne kadar önceki dönemlerde yaşanan krizlerden dolayı eli yanan tüketiciler çoğunlukla YTL bazlı kredileri tercih etse de bu kez mekanizma tersine işledi. Dolar kredisi alanlar hem YTL faizinin üçte biri oranında faizle kredi kullandı, hem de düşen dolardan dolayı aylık ödemeleri her geçen gün azaldı. Özelikle konut kredisi alanlar neredeyse bedava finansman maliyeti ile ev sahibi oldular.
İNŞAATÇILAR VE KONUT SEKTÖRÜ
Düşen dolar ile birlikte enflasyon ve faizler üzerindeki zincirleme etki, konut sektörünü adeta patlattı. Faiz oranlarının düşmesi ve vadelerinin uzaması ertelenmiş talep ile birleşince tam bir konut çılgınlığı yaşandı. Maketler üzerinden konutlar satıldı, insanlar konut alabilmek için uzun kuyruklar oluşturdu. Böyle inşaat firmaları ve müteahhitler özellikle son 3-4 yılda daha önce hiç olmadığı kadar iyi iş yaptı.
YTL'YE YATIRIM YAPANLAR
Bu dönemin en çok kazananlarından biri de faiz yatırımcısı oldu. Elindeki parayı bankada mevduat, repo veya Hazine bonosu olarak değerlendirip dolara hiç dokunmayanlar, enflasyonun iki katı kadar faiz geliri elde etti.
YURTDIŞI TUR OPERATÖRLERİ
Dolardaki düşüş ile birlikte yurtdışına gitmek çok daha ucuz hale geldi. Turların ve uçak biletlerinin dolar bazlı fiyatları değişmezken, YTL önünde giderek erimesi yurtdışı turları cazip hale getirdi. Birçok yurtdışı turunun fiyatı içeriye göre daha ucuz hale gilirken, bu durum müşteri taleplerine de yansıdı. Turizmciler, yurtdışına giden müşteri sayısında hızlı bir artış olduğunu belirtiyor.
ABD'Lİ İHRACATÇILAR
Doların euro karşısındaki değer kaybı ise en çok ABD'li ihracatçılara yaradı. Dolar bazında malların ucuzlaması ABD'de üretilen mamullerin fiyat cazibesini artırıyor. Bu durumun ABD'nin cari açığına da olumlu yansıması bekleniyor.
DOLAR KİMİ VURDU?
Elinde dolar olanlar
Elbette ilk sırada elinde dolar olanlar var. Yıllardır dolar tutmaya ve dolara yatırım yapmaya alışmış olan yatırımcılar bu kez büyük bir hüsrana uğradı. Her ne kadar ağustos ayındaki yükselişle birlikte Türk halkı elindeki doların bir miktarını bozdursa da halen bankalarda önemli bir miktarda dolar portföyü tutuluyor. Özellikle 2003 yılı başlarında ve 2006 ortalarında 1.70'li seviyelerden dolar alanlar çok ciddi zarar yazdılar. Sadece dolardaki düşüş değil aynı zamanda faizdeki getiriyi de göz önüne alırsak dolar tutmanın maliyeti çok yüksek oldu.
Dolar ile maaş alanlar
Türkiye'de bir dönem dolarla maaş almak önemli bir statü sembolü idi. yabancı şirketlerin üst düzey çalışanlarına verdikleri dolar bazlı maaşlar, bu şirketleri cazibe merkez haline getiriyordu. Özellikle de devalüasyon dönemlerine denk geldiğinde, çalışanların maaşları bir anda zirveye çıkıyordu. Ancak son yıllarda bu trend değişti. Dolarla maaş alanların ücretleri YTL karşısında erirken, artık birçok işyerinde maaşlar YTL'ye döndü. İşe yeni başlayanlar da öncelikle YTL'yi tercih eder hale geldiler.
Evini dolarla kiraya verenler
Yine bir dönemin en gözde kazanç kapılarından biri evsahiplerinin evlerini dolarla kiraya vermeleri idi. Özellikle lüks konutlar için yapılan bu uygulama ev sahiplerine oldukça iyi paralar kazandırmıştı. Ancak yeni döneme adapte olamayan ve eski alışkanlıkları sürdüren ev sahipleri bu kez hüsrana uğradı. Dolardaki aşağı gidiş, kazançlarını önemli oranda etkiledi. Eskiden dolarla kiraya verilen evlerde herhangi bir şekilde zam oranı konuşulmaz ve işin akışı dolara bırakılırken, artık ev sahipleri özel kontratlar yapıp dolar üzerinden de zam talep etmeye başladı.
İhracatçılar
Dolardaki düşüş sürecinin en çok kaybedenlernden biri de ihracatçılar oldu. Özellikle fiyat konusunda zorluk çeken ve kar marjlarını düşüren ihracatçılar hayatta kalma savaşı veriyor. Ancak yaşanan düşüşe ve tüm zorluklara rağmen Türkiye'de ihracat rekor kırmaya devam ediyor. İhracatçılar 'bıçak kemiğe dayandı' derken, yaptıkları fedakarlıklarla ayakta kaldıklarını söylüyor.
Altın yatırımcıları
Dolardaki düşüşün vurduğu diğer bir yatırımcı tipi de altın tasarrufçuları oldu. 'Ben kağıda güvenmem, elimini altında altın olsun' diyen önemli bir miktarda geleneksel yatırımcı, dolardaki düşüş nedeniyle özellikle son dönemde yurtdışında rekorlar kıran altında beklediğini bulamadı. Altın fiyatları yurtdışında son 28 yılın zirvesine çıkmasına karşın doların düşüşü bu yükselişin içeriye yansımasını engelliyor.
Turizmciler
Girdisi YTL olup kazancı yabancı para cinsinden olan sektör son günlerde çok sıkıntılı. Turizmde ulaşılan rekor rakamlara karşın sektörün geliri aynı oranda artmadı. İçeride tüm malları YTL ile alan ve yine personele YTL üzerinden maaş ödeyen sektör, yatak ücretlerini aynı şekilde artıramadığı için yükselen maliyetleri son yıllarda sineye çekiyor. Sektörün kar marjı giderek daralıyor. Avrupalı ihracatçılar Doların euro karşısındaki değer kaybı ise en çok Avrupalı ihracatçıları etkiledi. Avrupalı politikacılar ve iş çevreleri, Avrupa Merkez Bankası'nın faiz politikası yolu ile duruma müdahale edip paritenin düşmesini sağlamasını istiyor. Pahalı euro ile ihracat yapmanın zorlukları Avrupalı şirketleri etkilerken, havacılık devi Airbus, işçi çıkartma yolu ile tasarrufa gidebileceklerini duyurdu.
26 Eylül 2007 Çarşamba
İş değiştirmenizi gerektiren 8 neden
Çok büyük umutlarla bir işe girdiniz. Parası iyi, sosyal hakları güzel, çalışma şartları uygun. Hem kendinizi geliştirebiliyor, hem de iyi sonuçlar alıyorsunuz.
Ancak belirli bir zaman sonra bazı değişikilikler olmaya başladığınızı farkediyorsunuz. Çalışma arkadaşlarınız, müdürleriniz, işin şekli, şirketteki konuşmalar, astlarınız, üstleriniz... Yanlış giden birşeyler olduğu muhakkak.
Fortune, iş yaşamında karşılaşılan zorluklardan yola çıkarak br işten ayrılma rehberi hazırladı ve 'hangi işaretleri gördüğünüzde işten ayrılmalısınız?' sorusuna yanıt aradı. Ortaya sekiz maddelik bir rehber çıktı...
Bu işaretleri gördüğünüz zaman hiç beklemeyin...
Ancak belirli bir zaman sonra bazı değişikilikler olmaya başladığınızı farkediyorsunuz. Çalışma arkadaşlarınız, müdürleriniz, işin şekli, şirketteki konuşmalar, astlarınız, üstleriniz... Yanlış giden birşeyler olduğu muhakkak.
Fortune, iş yaşamında karşılaşılan zorluklardan yola çıkarak br işten ayrılma rehberi hazırladı ve 'hangi işaretleri gördüğünüzde işten ayrılmalısınız?' sorusuna yanıt aradı. Ortaya sekiz maddelik bir rehber çıktı...
Bu işaretleri gördüğünüz zaman hiç beklemeyin...
6 Eylül 2007 Perşembe
Aşırı terlemeye son
Aşırı terlemeye kesin çözüm. Yarım saatlik ameliyatla bu iş kökten çözülüyor.
Kış aylarında bile yaşam standardını önemli ölçüde düşüren ve kişiyi zor durumda bırakan el, kol ve koltuk altı bölgelerindeki aşırı terleme sorunu, yarım saatlik basit bir cerrahi müdahaleyle ortadan kaldırılabiliyor.
Universal Hospital Kadıköy Göğüs Cerrahisi Kliniği’nden Op. Dr. Oryal Erdik, botoks, iontoferez gibi tedavi yöntemlerinin, el, ayak, koltuk altı, sırt ve yüz kısmındaki aşırı terleme sorununu çözmediğini, geçici süre azalttığını belirterek, bu tedavilerin kısa ve orta vadede tekrarlandığına dikkat çekti.
YARIM SAATLİK AMELİYAT
“Kapalı ameliyat teknikleri (endoskopik sempatektomi) kullanılarak kolaylıkla ve sorunsuz gerçekleştirilen operasyon 20-30 dakika sürmektedir. Ameliyattan göğüs dreni takılı olarak çıkan hasta, ertesi gün dreni alındıktan sonra taburcu edilmekte ve bundan sonra aynı gün günlük aktivitelerini rahatlıkla yapabilmektedir. Tek taraflı yapılan bu işlemin daha sonra diğer taraf için de tekrarlanması en doğru ve geçerli olanıdır.
Artık tüm dünyada geçerli olan görüş, sempatik sinir bütünlüğünü kısmen bozmaktır. Bu sinir bütünlüğünün geniş olarak bozulması, ellerde kaybolan terlemeyi vücudun başka yerlerinde yan etki olarak ortaya çıkarabilmektedir. Yapılan klinik çalışmalar da bunu doğruluyor. Sempatik sinir bütünlüğünün bozulması, geçici veya kalıcı felç, his kaybı gibi birtakım rahatsızlıklara yol açmaz.”
Op. Dr. Erdik, her cerrahi müdahalede olduğu gibi endoskopik sempatektominin de önceden, kanama, hava kaçağı gibi hesaplanamayan risklerinin, deneyimli göğüs cerrahlarının yaptığı ameliyatlarda minimuma ineceğini vurgulayarak, daha önce geçirilmiş olan akciğer hastalıklarının, cerrahi müdahalenin endoskopik yöntemle yapılmasını zorlaştırabileceğini, çok nadir de olsa ek bir cerrahi operasyonun gerekebileceğini sözlerine ekledi.
2 Eylül 2007 Pazar
Tum is ilanlari burda!!!!!
Herkese Merhabalar,
Gerçek hayatın yoğunluğundan sıyrılıp girişim incelemelerimize kaldığımız yerden isbuluyorum.com ile devam ediyoruz.11 Haziran 2007 itibari ile tam 34 farklı kariyer sitesinin ilanlarına tek bir noktadan rahatlıkla ulaşabileceğimiz bir site isbuluyorum.com. Anasayfadaki tarih bazlı haberlere baktığımızda bu sayı giderek artacağa benziyor.
Sitede seçeceğiniz "anahtar kelime", "şehir" ve "hedef kariyer sitesi" kriterleriyle hedeflediğiniz ilanlara kolayca ulaşabiliyorsunuz. İlan sonuç listenizi kaydedip daha sonrası için saklayabiliyorsunuz. Kaydetme işlemi için ise üye olup sisteme giriş yapmanıza gerek kalmıyor. Yani "Aramalarım" kısmı için Çerez (Cookie) kullanılmış. Dolayısı ile bilgisayarınızdaki çerezleri sildiğinizde arama kayıtlarınızda kaybolacaktır. Bu nokta da İşBuluyorum ekibine basit te olsa bir üyelik sistemi ile üyelerin kayıtlarını ( aramalarım vb. ) veritabanında tutmasını tavsiye ediyorum.
Gelelim ilan detay sayfasına; ilgilendiğimiz bir ilanın detay sayfasına geldiğimizde ilanın sistem tarafından gerçek kaynağından otomatik alınmış versiyonu karşılıyor bizi. Bu sayfadan ilana başvuru yapabiliyorsunuz. Ayrıca çok güzel düşünülmüş biş işlev var ki; o da ilan sahibi şirketin bilgilerine ulaşmak için Google için hazırlanımş arama butonu. Sayfa daki içeriğin otomatik yapılandırılmasından kaynaklandığını düşündüğüm bozukluklardan da ( kelimelerin bitişikliği vb. ) bahsetmeden geçemeyeceğim tabi.
Site de KKTC'li vatandaşlarımız da unutulmamış Sol alttaki bayraklar yardımı ile geçiş yapabiliyorsunuz ülkeler arası. Ancak içerik eksikliğinden henüz arama yapılamıyor KKTC için. İlerleyen zamanlarda gerekli içeriklerin temini ile KKTC için iş ilanları da aranabilecek diye umuyorum.
Site de ayrıca "Girişimcilere İş Fikirleri" başlıklı bir bölümde mevcut. Zaman geçtikçe içerik olarak zenginleşeceğini umduğum bu bölümde ileride faydalı bir kaynak haline gelecektir.İş ilanları için ortak bir çatı olma özelliğinde ki isbuluyorum.com bu yönüyle şüphesiz değer kazanacak bir servis olduğunu düşünüyorum. Ancak takip edilebilirliliğin daha kolay olması için gerekli hamlelerin de yapılması gerekiyor kesinlikle. Örneğin;
- aramaların uzun vadeli saklanabilmesi için üyelik sistemi ,
- ilanların sektör bazlı kategorilendirilmesi,
- yeni eklenecek ilanların kolay takibi takibi için RSS/Atom desteği,
- tasarımın Web 2.0 trendleri bakımından gözden geçirilmesi.
Bunlara benzer kullanıcıya güzel deneyimler yaşatacak işlevlerin de eklenmesiyle isbuluyorum.com, İK sektöründe değer oluşturacak ve yeni iş arayışında olanların işlerini bir hayli kolaylaştıracak çok faydalı bir servis neden olmasın?
Site tanıtımının hızlandırılması amacıyla ise ( bence ) doğru bir karar alınıp blogosfer hedef alınmış. Nasıl mı? Siz de bir Blog sahibi iseniz; isbuluyorum.com hakkında bloğunuzda yazı yazarak Cowon D2 kazanma şansını yakalayabilirsiniz. Bu yönüyle de blogosferde ayrı bir pazarlama bakış açısı tecrübe ettiğimizi söyleyebilirim.
Şahsen yeni bir iş arayışında olsam teker teker kariyer sitelerini gezmektense ilk adımda böyle bir servisten faydalanıp zaman kazanırdım diye düşünüyorum. Ya siz ne yapardınız?
Tekrar paylaşmak üzere,
Gerçek hayatın yoğunluğundan sıyrılıp girişim incelemelerimize kaldığımız yerden isbuluyorum.com ile devam ediyoruz.11 Haziran 2007 itibari ile tam 34 farklı kariyer sitesinin ilanlarına tek bir noktadan rahatlıkla ulaşabileceğimiz bir site isbuluyorum.com. Anasayfadaki tarih bazlı haberlere baktığımızda bu sayı giderek artacağa benziyor.
Sitede seçeceğiniz "anahtar kelime", "şehir" ve "hedef kariyer sitesi" kriterleriyle hedeflediğiniz ilanlara kolayca ulaşabiliyorsunuz. İlan sonuç listenizi kaydedip daha sonrası için saklayabiliyorsunuz. Kaydetme işlemi için ise üye olup sisteme giriş yapmanıza gerek kalmıyor. Yani "Aramalarım" kısmı için Çerez (Cookie) kullanılmış. Dolayısı ile bilgisayarınızdaki çerezleri sildiğinizde arama kayıtlarınızda kaybolacaktır. Bu nokta da İşBuluyorum ekibine basit te olsa bir üyelik sistemi ile üyelerin kayıtlarını ( aramalarım vb. ) veritabanında tutmasını tavsiye ediyorum.
Gelelim ilan detay sayfasına; ilgilendiğimiz bir ilanın detay sayfasına geldiğimizde ilanın sistem tarafından gerçek kaynağından otomatik alınmış versiyonu karşılıyor bizi. Bu sayfadan ilana başvuru yapabiliyorsunuz. Ayrıca çok güzel düşünülmüş biş işlev var ki; o da ilan sahibi şirketin bilgilerine ulaşmak için Google için hazırlanımş arama butonu. Sayfa daki içeriğin otomatik yapılandırılmasından kaynaklandığını düşündüğüm bozukluklardan da ( kelimelerin bitişikliği vb. ) bahsetmeden geçemeyeceğim tabi.
Site de KKTC'li vatandaşlarımız da unutulmamış Sol alttaki bayraklar yardımı ile geçiş yapabiliyorsunuz ülkeler arası. Ancak içerik eksikliğinden henüz arama yapılamıyor KKTC için. İlerleyen zamanlarda gerekli içeriklerin temini ile KKTC için iş ilanları da aranabilecek diye umuyorum.
Site de ayrıca "Girişimcilere İş Fikirleri" başlıklı bir bölümde mevcut. Zaman geçtikçe içerik olarak zenginleşeceğini umduğum bu bölümde ileride faydalı bir kaynak haline gelecektir.İş ilanları için ortak bir çatı olma özelliğinde ki isbuluyorum.com bu yönüyle şüphesiz değer kazanacak bir servis olduğunu düşünüyorum. Ancak takip edilebilirliliğin daha kolay olması için gerekli hamlelerin de yapılması gerekiyor kesinlikle. Örneğin;
- aramaların uzun vadeli saklanabilmesi için üyelik sistemi ,
- ilanların sektör bazlı kategorilendirilmesi,
- yeni eklenecek ilanların kolay takibi takibi için RSS/Atom desteği,
- tasarımın Web 2.0 trendleri bakımından gözden geçirilmesi.
Bunlara benzer kullanıcıya güzel deneyimler yaşatacak işlevlerin de eklenmesiyle isbuluyorum.com, İK sektöründe değer oluşturacak ve yeni iş arayışında olanların işlerini bir hayli kolaylaştıracak çok faydalı bir servis neden olmasın?
Site tanıtımının hızlandırılması amacıyla ise ( bence ) doğru bir karar alınıp blogosfer hedef alınmış. Nasıl mı? Siz de bir Blog sahibi iseniz; isbuluyorum.com hakkında bloğunuzda yazı yazarak Cowon D2 kazanma şansını yakalayabilirsiniz. Bu yönüyle de blogosferde ayrı bir pazarlama bakış açısı tecrübe ettiğimizi söyleyebilirim.
Şahsen yeni bir iş arayışında olsam teker teker kariyer sitelerini gezmektense ilk adımda böyle bir servisten faydalanıp zaman kazanırdım diye düşünüyorum. Ya siz ne yapardınız?
Tekrar paylaşmak üzere,
1 Eylül 2007 Cumartesi
The next battle from The Economist
Abdullah Gul has been elected president. But the ruling AK party faces more conflict with the generals over a new constitution
“IT'S the final nail in the army's coffin.” That is how one pro-secular government official summed up the elevation of Abdullah Gul, a former Islamist, to the presidency on August 28th in the teeth of opposition from the country's generals. Others saw it as a moral victory for the pious masses over an overweening secular elite that has long concentrated power and wealth in its hands.
Either way, Mr Gul's journey from a working class family in the Anatolian heartland to the pinnacle of secular power will transform Turkish politics. The new era may promise greater liberties, but also more meddling from the army. As president, Mr Gul, until this month Turkey's respected foreign minister, will have the power to veto legislation and a say in the appointment of senior officials. Most discomfiting of all for the generals, Mr Gul is now their commander-in-chief.
The top brass refused to salute him during his first official engagement, and stayed away from his oath-taking ceremony this week. So too did Mr Gul's wife, whose Islamic-style headscarf came to embody the political crisis of the past four months, since Mr Gul first announced his candidacy. The head covering is banned in all government buildings and schools and, until this week, in the presidential compound where Ataturk, founder of the republic, once lived.
In his inaugural address, Mr Gul sought to ease the fears of his critics, insisting that he would abide by the secular principles of Ataturk's republic. He also showered praise on the generals and pledged to keep up Turkey's attempt to join the EU.
Yet the 56-year-old former economist hinted at a looser interpretation of Turkey's unique brand of secularism. Until now this has been defined by Ataturk's renunciation of Islamic symbols and rigid state control over all aspects of religious life. Secularism, said Mr Gul, was a precondition for “social peace” but also offered a model “for different lifestyles”. Some seized on his words as proof that he will support loosening restrictions on the headscarf and religious education.
Much will depend on his former boss, Recep Tayyip Erdogan, whose Justice and Development (AK) Party was swept back into office in July's elections. These were called after a prolonged trial of strength that began when the army, backed by the pro-secular judiciary, tried to stop Mr Gul's attempt to become president. The generals, who have toppled four governments since 1960, threatened to intervene again but have so far stayed their hand.
As Mr Gul approved a new pro-EU cabinet this week, another clash loomed over a “civilian” constitution that Mr Erdogan proposes to adopt next year to replace the current text, written by the generals after their last coup in 1980. Draft clauses leaked to the media are nothing short of revolutionary: senior officers will no longer be immune from prosecution in civilian courts, military appeals courts will be scrapped, Kurdish will be taught as a second language in government schools and the definition of Turkishness will be expanded to embrace citizens from different backgrounds and creeds.
The army is unnerved. Pundits reckon Yasar Buyukanit, the chief of general staff, was alluding to the new constitution when he spoke of “centres of evil” bent on eroding secularism in a statement this week. Some expect that the generals may now to try to drive a wedge between the president and Mr Erdogan. There has long been an undercurrent of rivalry in their political alliance. Moreover, the new constitution also calls for a significant trimming of presidential powers. Might Mr Gul be tempted to block it? This may be wishful thinking by the humbled generals.
“IT'S the final nail in the army's coffin.” That is how one pro-secular government official summed up the elevation of Abdullah Gul, a former Islamist, to the presidency on August 28th in the teeth of opposition from the country's generals. Others saw it as a moral victory for the pious masses over an overweening secular elite that has long concentrated power and wealth in its hands.
Either way, Mr Gul's journey from a working class family in the Anatolian heartland to the pinnacle of secular power will transform Turkish politics. The new era may promise greater liberties, but also more meddling from the army. As president, Mr Gul, until this month Turkey's respected foreign minister, will have the power to veto legislation and a say in the appointment of senior officials. Most discomfiting of all for the generals, Mr Gul is now their commander-in-chief.
The top brass refused to salute him during his first official engagement, and stayed away from his oath-taking ceremony this week. So too did Mr Gul's wife, whose Islamic-style headscarf came to embody the political crisis of the past four months, since Mr Gul first announced his candidacy. The head covering is banned in all government buildings and schools and, until this week, in the presidential compound where Ataturk, founder of the republic, once lived.
In his inaugural address, Mr Gul sought to ease the fears of his critics, insisting that he would abide by the secular principles of Ataturk's republic. He also showered praise on the generals and pledged to keep up Turkey's attempt to join the EU.
Yet the 56-year-old former economist hinted at a looser interpretation of Turkey's unique brand of secularism. Until now this has been defined by Ataturk's renunciation of Islamic symbols and rigid state control over all aspects of religious life. Secularism, said Mr Gul, was a precondition for “social peace” but also offered a model “for different lifestyles”. Some seized on his words as proof that he will support loosening restrictions on the headscarf and religious education.
Much will depend on his former boss, Recep Tayyip Erdogan, whose Justice and Development (AK) Party was swept back into office in July's elections. These were called after a prolonged trial of strength that began when the army, backed by the pro-secular judiciary, tried to stop Mr Gul's attempt to become president. The generals, who have toppled four governments since 1960, threatened to intervene again but have so far stayed their hand.
As Mr Gul approved a new pro-EU cabinet this week, another clash loomed over a “civilian” constitution that Mr Erdogan proposes to adopt next year to replace the current text, written by the generals after their last coup in 1980. Draft clauses leaked to the media are nothing short of revolutionary: senior officers will no longer be immune from prosecution in civilian courts, military appeals courts will be scrapped, Kurdish will be taught as a second language in government schools and the definition of Turkishness will be expanded to embrace citizens from different backgrounds and creeds.
The army is unnerved. Pundits reckon Yasar Buyukanit, the chief of general staff, was alluding to the new constitution when he spoke of “centres of evil” bent on eroding secularism in a statement this week. Some expect that the generals may now to try to drive a wedge between the president and Mr Erdogan. There has long been an undercurrent of rivalry in their political alliance. Moreover, the new constitution also calls for a significant trimming of presidential powers. Might Mr Gul be tempted to block it? This may be wishful thinking by the humbled generals.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)